4 Ekim 2014 Cumartesi

Esirgenenler













bir insan daha ayrılır dünyadan,
ve bir savaş yankılanır umutsuzluğun aşılmaz duvarlarında.
kimsenin kimseye selam vermediği, ufacık bir bakıştan sakındığı kısa yolculuklarda
yankılanır sahte mi sahte gülümsemeler.
her taraf siyah, her yer gri betonlarla doluyken,
bir toprak kokusu bile, huzursuzluk içinde
esirgenir insanoğlundan..

bir insan daha her şeyini bırakır gider,
ve bakışlardaki solgun ifadeler, yalnızca çocuklarda görülen saf durgunluk.
kimseden kimseye miras kalmayan o yeşiller durur arkada.
dünyayı çevreleyen sessiz bir sis kokusu çıkmaya başlar geceleri.
öylesine acımasız insanlar, öylesine kendilerinden uzak bedenler,
bir köprü altında düşünebilmesi, gülümseyerek yaşayabilme arzusu
esirgenir insanoğlundan..

bir insan daha karanlığa yürür elleri ceplerinde,
ve gözlerde, o rengarenk duygular, yüreklerde o rengarenk yaşlar,
nerden geldiği belli olmayan o garip ağıtlar
eller titrememeye başlar, saçlar dökülür ardından karanfillerin,
bir senfoni orkestrasının edasıyla başlar taklit masallar,
yaşamın kırıntılarının bile asilce saklanması,
esirgenir insanoğlundan...



4 Eylül 2014 Perşembe

Korkunun Kaynağı

Korku, bilmediğimiz bir şeye karşı duyduğumuz ağır endişedir. İnsan, bilmediği şeyden korkar.Bilse neden korksun ki zaten? Örneğin bir labirenttesiniz. Nereye gideceğinizi bilmezseniz korkarsınız. O labirenti yaratan siz olsanız, ondan korkar mıydınız? Her yerini bildiğiniz bir şeyden korkmazsınız. Peki ya neden korktuğumuzu bilmiyorsak? İşte asıl sorun bu, en büyük korku neden korktuğunu bilmemektir.

Genel bir korku kaynağı: "Karanlık" İlk çağlardan beri hem mecaz, hem de gerçek anlamda bilgisizliği temsil eder. Jaco Van Dormael'in yazıp yönettiği 'Mr. Nobody' filminde kuşlardan bahsedilerek korkunun ne olduğu ve nereden geldiğini sorgular ve bir deney yapılır. Deneyde, yavru kuşlar üzerinden kendi türlerinden bir kuş gölgesi geçirirler. Kuşlar hemen başlarını yuvadan çıkarıp ötmeye başlarlar. Daha sonra üstlerinden bir şahin gölgesi geçirirler. Bu sefer kuşlar, bir 'korku' ile başlarını içeri çekip ötmeyi bırakırlar. Hayatlarında daha önce şahin görmemiş bu kuşlar şahinden korkmuşlardır. Doğuştan gelen bu korku, onların hayatta kalmalarını sağlar. O halde korkularımızın hiç olmazsa bir kısmı doğuştan mı gelmektedir. Milyonlarca yıllık genetik mirasımızın bize fiziksel özelliklerimiz dışında, bir takım duyguları veya korkuları bıraktığından söz edebilir miyiz? Şu yirmi dört saat aydınlattığımız dünyada genel olarak, karanlıktan korkmamızın sebebi, binlerce yıl önce atalarımızın içinde ne olduğunu bilmedikleri karanlıktan korkmaları mıdır?

Nisan 2014

15 Mayıs 2014 Perşembe

#SOMA

yazmak zor oldu bugünlerde
kimimiz ağıt yakarken yüreğindeki acıyla
kimimiz ise duygusuzca dolaşırken o hissiz alışveriş merkezlerinde
yazmak zor oldu, ağlamak kadar..

toprak altına gömülmek için toprak altından çıkarılan
bir madencinin umutları
ve onun yüzündeki kömür karası kadar
ak olamayan bir dünyada
yazmak zor, hazmetmek kadar..

hatta tonlarda dağıtılan o "bedava" kömürler
bir gram kömürün insan hayatından
ucuz olabildiği kadar
zor yazmak, çalışmak kadar..

çıkarılan kömürler, ülkeyi yaktı derinden
ve savaşamadı insanlar, acılarıyla, yargılarıyla
direnmedi insanlar, öğrenemediler birlikte olmayı
zor oldu bugünlerde yazmak, yaşamak kadar...



1 Mayıs 2014 Perşembe

Denemeler - 3

Hayata geldiğimizde incineceğimizi bilmeden, bunca yıl savaşacağımızı bilmeden sanki atmosferden düşen bir göktaşı gibi, sadece ses çıkararak, yani ağlayarak geleceğimizi, belki hayatımızda bir patlama yaratabileceğimizi, ardından sonsuza dek sessizliğe gömüleceğimizi düşünürüz. Halbuki durum öyle değildir. Hayat, atmosferden anında yere inmek kadar basit değil. Çekimi kuramı, günlük hayatta öyle işlemez.Yaşamımızdaki her an, Cervantes'in Don Quijote'si gibi, hayali karakterlerle savaşırız. Zihnimizin içinde susmak bilmeyen o yırtıcı sesler korosu bir yandan, hayatın gerçek yüzleri bir yandan, alır götürür bizi bilinmedik diyarlara. Ve oralara gittiğimizde geri dönene kadar diğer düşüncelerimizi kaybetmiş oluruz kimi zaman. Onları toplayana kadar kim bilir ne kadar zaman geçmiştir. Bir anlığına her şey yıkılabilir.

Her aynaya baktığımızda o gördüğümüz insanın, dıştan görülen biz olduğunu biliriz. Ve hüzünleniriz aslında, içimizdekileri kimselerin bilmediğini bile bile dıştan bir gülümsemeyle yaratırız başkalarının dünyasını. Gerçekte olan iste, kendi dünyamızın yıkılmasından başka bir şey değildir. Birkaç damla akan gözyaşı, dişlerinin arasından dökülen, anlamsız sözler. Heyecanlar, aşklar, hikayeler, umutlar, mutluluklar ve hayal kırıklıkları.. Hayat başka nedir ki? Binlerce yıllık tarihimizin izlerini taşımak, onlarca yıllık hayatımızın yükünü taşımaktan nasıl daha hafif gelebiliyor ki? Aynadaki biz, ancak iki gözünü kapattığında bir şeyler değişecek, yalnız bunu bilmeliyiz. Silinecek anılar yaratmaktan daha önemli olan bir şey varsa, silinmeyecek düşünceleri harekete geçirmektir.

Denemeler - 1
Denemeler - 2

10 Nisan 2014 Perşembe

Uçmak


uçmak ister her insan
dinlediği bir müziğin tınısında bazen,
bazen mürekkebin kağıda temas ettiği noktada,
bazense yalnız başına yürürken alacakaranlıkta
hafif yağmurda, dolunayda..
öyle ya da böyle,
herkes uçar..

uçmak özgürlük demektir
herkes özgür olmak ister.
tenefüs zilinin verdiği heyecan olur bazen özgürlük
bazen vurduğun topun ağlara değdiği andır o.
belkide yayınlayabilmek yazılarını sınırsızca
ve bağırabilmek bir sokak ortasında herkese rağmen
en basitinden; düşünebilmek, özgürce..
öyle ya da böyle,
herkes özgürdür..

uçmak aşık olmak demektir
bazen satırlarını heyecanla çizdiğinde bir kitabın
fırça darbelerini ahenkle değdirirken tuvale bazen
bazense gözlerine bakabildiğinde onun
saçlarına dokunabildiğinde onu hissederken
aşkla oynadığın bir oyun, aşkla çevirdiğin bir kapı anahtarı..
veya kimselerin bilmediği bir yerlerde
seni düşünen birilerinin olduğu gerçeği..
öyle ya da böyle,
herkes aşık olur..

uçmak hayal kurmaktır
kendini bulmak bazen bulutlara bakarken
bazen ağlamak,
kaybolmak düşüncelerin arasında
ve en güzelinden, uykuya dalmadan önce
gözlerinin önüne getirmek her şeyi
tüm çıplaklığıyla..
öyle ya da böyle,
herkes hayal kurar...





22 Mart 2014 Cumartesi

HAPPY İMAL


Geçtiğimiz hafta okul çıkışlarında 3 gün kalarak İskenderun sahilinde çektiğimiz happy klibini paylaşmak istedim. Aynı zamanda montajı için 4 saat uğraştığımızı da belirteyim. Eğlendik, lise hayatımız böyle olsun istedik. Sadece ders çalışmamızı isteyen sisteme rağmen, günlerimizi harcayarak ismi "Mutluluk" anlamına gelen bir klip çekerek sesimizi de duyurmak istedik bir anlamda.



16 Mart 2014 Pazar

Hayata Dair



hayatın hiç de sıradan olmadığı günlerinizde,
bir tutam ilham verir her şey..
yalnız yağmur ya da toprak kokusu değil
yerde bulduğunuz bir bozuk para
okurken, çalışırken kirlenmiş gömleğiniz
ve muhtemelen sessizliğin unutulmuş sokaklarında yürüyen topal bir kedi..

hissizlikten dem vurduğunuz günlerinizde,
sizi mutlu eder her şey..
ve istekleriniz başa gelir, istemesenizde
gördüğünüz bir minik uçurtma
o uçma isteği, o özgürlük isteği
her şeyi bırakıp bir deniz kenarına taşınma isteğine dair,
küçük, lacivert beyaz bir kulübe..


daha ne kadar aşık olabilir ki insan dediğiniz günlerde,
aslında aşık olduğunuzdur her şey..
gökyüzüne baktığınızda kalpten bulutlar gördüğünüzde
denizin alışlılagelmiş mavi ufku selamladığınızda sizi bir sabah
daha ne kadar maviyi sevebiliriz ki dedirten
ve sizi hayata daha da bağlayan o tanrısal aşk..

kendinizi bir adım önde tutabilme çabasında bulunduğunuz günlerde
aslında hayatın bir yarış olmadığını anlatır her şey..
ve sizden daha az, sizden daha çok eşit olan insanlar gördüğünüzde
kıvamından biraz az bir gülümseme, şiddetli bir ağlamaya dönüşmek üzereyken
hayallerinize sarılmanıza sebep olan o mutlu insan yüzleri...



11 Şubat 2014 Salı

Ey Dost

Ey dost…
Bilir misin ölümle yaşam arasındaki ince çizgiyi?
Ölmek isterken zorla yaşamayı
Bilir misin?
Ey dost…
İçinden ağlarken gülmeyi,
Yaşamın sıkıcılığından sıyrılmayı,
Denedin mi hiç?
Ey dost...
Düşün ve bak kendine
Hayatının en zor dönemlerinde
Bir kalemle yaşamanın ne demek olduğunu,
Silgisiz…
Bilmek ister misin?
Ey dostum…
Koş sonsuzluğa doğru, hiç durma!
Peki, sen, benim o yollarda
Çürüdüğümü, solduğumu
Bilir misin ki?
Ey dost…

Yaşa ve öğren…

26.10.2010

14 Ocak 2014 Salı

Şiir Yazmalıyım










şiir yazmalıyım,

hayaletlerden korkar gibi
masum hayaller..

bir tutam mürekkep akmalı kalemden
tenin tene değmesi kadar
suçsuz olabilmeliyim,
kalemin kağıda değmesi kadar..

ve damlalar akarcasına gözlerden
ya da bir kelebeğin kanat çırpmalarını izlercesine
aşık olur gibi, aşka varır gibi
düşsel olmalıyım..

hissedercesine yırtılan göğü,
yağmur olmalıyım
düşebilmeliyim ruhlara
çırpınan, yaşlar döken bir hayatın manasına...