28 Ağustos 2012 Salı

Karanlığın İçinden

Karanlığın içindeyiz hep.Etrafımız kötü insanlarla, bunlara göz yuman daha da kötü insanlarla dolu. Siz ne kadar isteseniz de aydınlığa çıkmayı, istemek asla yetmiyor.Bazen çalışıyor, azimle üst basamaklara tırmanmayı deniyorsunuz ama düşmekten başka bir sonuç geçmiyor elinize.Karanlığı delebilecek güçte bir umut gerekiyor.Sizi ayakta tutan tek şey bir umut bulma umudu...

Dostum, kendinen başkasına güvenme diyenlere asla güvenme. Güvenini sarsmayacağına gönülden inandığın kişilere güven.Kendine olduğu kadar olmasa da, güven bir şeylere.İnsanlara güvenemiyorsan yıldızlara güven, kuşlara güven.Aya güven.Onlar seni yanıltmayacaktır.Sen aynadaki senden daha çok içindeki sene güven.Ruhunun sesini dinle ve o sana karanlıktan çıkarmak için gerekli talimatları verecektir.

Aydınlığa ulaşmak için tutunacağın bir dal bulmalısın.Bu dala ulaşabilmek için çeşitli yollardan, sınavlardan geçeceksin.Kör olsan da, azimle çalışmalı ve aklını kullanarak yolunu bulmalısın.İnsanlara yeteri kadar güven, risk al ve yoluna devam et.Işığı bulduğunda bu ışığı yay herkese.Aydınlıktan herkes faydalanabilsin...

26 Ağustos 2012 Pazar

Bir Aşk Hikayesi

Her zaman bir aşk arardım.Merak ederdim, küçük küçük denemelerden başarısızlıkla çıkardım hep.Ama yılmadım ve seni buldum fark etmeden. ve alıştım sana, faydasızca...

Saçların, gözlerinin derinliklerinde kaybolmamı engelleyen birer pusula gibiydi.Hep yüreğinin soğuk tarafını gösterirdi... ve biz asla karanlıklarda yolumuzu şaşırmadık.Ne zaman aradıysak birer el, hep birbirimizi bulduk sessizce.Bataklığın çığırtkan çağırışlarına karşı direndik beraber.Öyle günler geçirdik ki, hafızamızın en derin noktalarına kazındı o anılar...

Yüreğin her zaman beklerdi, her sarılışında bana, gözlerim dolardı.Ben gözlerimin dolmasını sende öğrendim.Hüzün dolu sağanak yağmurlara, güneşin hissiz ve kavurucu sıcaklarına dayanabilmeyi sende öğrendim ben.Alışırdık birbirimize.Hayaller kurardık gerçekleşmeyeceğini bile bile.

Ben senin derin denizlerinde küçük birer tekneyle dolaşır gibi huzurlu bir yolculuk yapmayı severdim.Sense ellerini bir ahtapot gibi ellerime sarmayı... Biz deniz kenarlarında aşık olduk, denizin mavi kaosunda gemi seslerinin arasında aşık olduk birbirimize...

Aylar ayları, yıllar yılları kovaladı.Her şeyin bir sonu oluyordu,biliyorduk. Yavaşça ve ağlaya ağlaya bitti bu aşk. Kimse kurtaramadı yalanları,boş zemin üzerinde dolanan karıncalar gibi karışıktı kafamız..Fikirler değişti ve biz değiştik.Dünya değişti...

25 Ağustos 2012 Cumartesi

İçsel Yalnızlık

Şimdi ben burada yazıyorum, sizler okuyorsunuz, başkaları çiziyor.Hepimiz bir şeylerle uğraşıyoruz.Birazdan bu bitecek ve ben yine gideceğim yatağıma yalnızlıkla...

Sizler belki bir bara gideceksiniz,birisiyle yatacaksınız ya da bir işle uğraşacaksınız.Eninde sonunda hepimiz kendi "içsel yalnızlığımıza" gömüleceğiz.Belki ağlayacaksınız, küfredeceksiniz hayata.Ya da yalnızlığınızdan mutlu olmaya çalışacaksınız optimist bir bakışla.Kimisi kendini kandıracak yanında biri olduğu müddetçe yalnız olduğunu reddedecek.Şu bir gerçektir ki yalnız doğduk.Düşüncelerimiz yalnız bizde.Ne kadar onları anlatsak da yazsak da çizsek de.Her zaman bizdedir onlar.Yalnız öleceğiz yine bize ait olan yalnız düşüncelerimizle...

İçsel yalnızlık dediğimiz o şey var ya, kavurur insanı gizlice.Fark etmesiniz çoğu zaman, yalancı dostluklar,aşklar gelir geçer hayatınızdan.Kimseye yalvaramazsınız inandığınız tanrıdan, tanrılardan başka...

Yalnızdır insan, hep kalabalıklara karışma telaşı bundandır...


24 Ağustos 2012 Cuma

Akıl ve İnsanlar

İnsan akıllıdır.Zekasını kullandıktan sonra baş edemeyeceği zorluk yoktur.Peki insan neden kullanmaz ki zekasını? Öyle insanlar tanıyorum ki anlam veremiyorum onlara.Yapılabilecek en mantıksız şeyleri yapıyorlar.Hani ne desem yanlış oluyor.Elbette algısı farklı onların.Sonuçta yetiştiğimiz ortam, gördüğümüz şeyler yaptığımız şeylerin sebepleri olarak göze çarpıyor.

Bana doğru gelmeyen çoğu şeyin insanlar tarafından hiç bir zorluk ya da sıkıntı çekmeden yapılıyor olması düşündürüyor beni.Ben mi yanlışım onlar mı yanlış diye sorguluyorum ara sıra.Her zaman aklımı kullanarak bunu yaptığımdan dolayı benim düşüncelerim daha doğru geliyor.Ancak inanç ve vicdanımı,duygularımı katarsam bazen onlarınkiler de doğru gelebiliyor.

Yine de bazı şeyler onlar için hala yabancı.Tabulardan kurtulması gerek insanlığın.Sadece mantıklı hareket etmek de bizi bir yere götürmez.Duygu ve duyularımızı bir arada kullanabilmemiz önemli.Böylelikle başarıya ulaşabiliriz.

19 Ağustos 2012 Pazar

Zamanı Algılamak

İnsanlar hep söylerler.Şunu yaparken zaman hızlı geçti, bunu yaparken zaman yavaş geçti.Burada karışık olan bir nokta var.Elbette zamanı algılayışımız duruma göre farklılık gösterir. Daha hızlı ya da daha yavaş geçtiğini sadece 'hissederiz' ama ne olursa olsun içten içe o kadar süre geçtiğini biliyoruzdur.

Arkadaşlarınızla iken bir saat size hızlı gelmiş olabilir.Çünkü bir şeyler paylaşıyorsunuz ve mutlusunuzdur.Hızlı gelse dahi, bir saat bittiği zaman az çok bir saat geçtiğini bilirsiniz, fark edersiniz.Ya da yalnızken bir saat geçtiğini az çok tahmin edebilirsiniz.Dakikalar,saniyelerin hızını kavradığınız için zaman konusunda böyle bir sonuca varabiliyorsunuz.Ancak hiç bir zaman bir saat, yarım saat içerisinde gerçekleşmez.Bu konuda zamanı algılayışımıza göre kandırırız kendimizi.

Saate bakıyorsunuz.Saat 12:00. Bir kaç dakika sonra baktığınızda en fazla 12:05-10 olacaktır saat.Algılamanız hızlı, yavaş veya doğru olabilir.Her şeye rağmen kendinizden tamamen eminseniz hiç bir zaman bir kaç dakika içerisinde saatin yarım saat ilerlediğini göremezsiniz.Bu imkansızdır.Tabi uyumamış ya da zamanda yolculuk yapmamışsanız...

17 Ağustos 2012 Cuma

İyilik

Fazla iyiliğin kötü olduğu üzerine duyumlar alıyorum.Hem yaşadıklarım, hem de karşıma çıkan bazı tesadüf cümleler bunu kanıtlar nitelikte.Sen birisine fazla önem verirsen onu korur ve kollarsan iyilik yaptığını düşünürsün ama bu onu sıkabilir.Böylelikle sorunlar ortaya çıkacaktır.Bugün karşılaştığım cümle buydu işte:


"Zaten kötülük dediğin, aşırıya kaçmış 

iyilik değil de nedir?"

*Woody Allen

Hata Yapmak Üzerine

Herkes hata yapar.Sonuçta insanız ve hata yapmak doğamızda var.Hata yapmadan neyi öğrenmişizdir ki? Ancak hata yapmaktan korkmak bambaşka bir durumdur.Hata yapacağımızı bilmemize rağmen umut ederiz her zaman hata yapmayacağımızı. Bir kez hatayı yaptığımızda, bir daha yapmayacağımızı düşünürüz.

Kızamık olmak gibidir hata yapmak.Bir kez bulaştığında bir daha o hastalığı geçirmezsiniz.Çoğu insan böyledir ancak zekasını yeterince kullanmayan bazı insanlar bunun dışında kalırlar.Aynı hatayı tekrar tekrar yaparlar.Bir açıklaması yoktur bunun.Bazı insanlar da tamamen olmasa bile kısmen değişmiş olarak aynı hatayı yaparlar.Bunların bir kısmı düşünemeyenlerden oluşurken bir kısmı da bilimsel olarak deney türü şeyler yapan kişilerden oluşmaktadır.Niels Bohr der ki "Uzman, çok dar bir alanda yapılabilecek tüm hataları yapmış kişidir."


Kaybedecek çok şeyi olan, bazı şeylere sahip olan ve kendini ve çevresindekileri önemli gören insanlar hata yapmaktan korkarlar.Ancak kaybedecek hiç bir şeyi olmayanlar hata yapmaktan korkmazlar.Kendilerini cesur görürler.Hata yapsalar bile önemli değildir onlar için.Yaşamanın tek anlamı eğlencedir, zevktir.Bu kişiler, tehlikelidir.

Risk almak gibi bir durum da söz konusu elbette ancak kişiler ne kadar üstün olurlarsa o kadar az riske girerler.Bir bahse girdiğinizde kazanacağınızı düşünürseniz ve olasılık o yöndeyse daha çok şeyinizi verirsiniz bahis için.Risk almak bazen tehlikeli olabilir.Hayatınızda önemli bir kesiğe yol açabilir ya da üzebilir sizi.Diğer türlü ise risk almak bambaşka bir yola çıkar.Farklılığın ve eğlencenin buluştuğu bu yolda mutlu olabilirsiniz de...

Zaman zaman değişse de düşüncelerimiz, genel olarak herkes hata yapmaktan korkar.Bu da tedbirli olmamıza yol açar kimi zaman bu iyi olur bizim için, kimi zaman kötü.Sürekli değişmektedir olaya,zamana ve kişilere bağlı olarak...



15 Ağustos 2012 Çarşamba

Bilinmezliğin Tahmini

Konuya bir örnekle başlamak istiyorum.Siz hariç her şeyin bir anda sona erdiğini düşünün.Herkesin öldüğünü, her şeyin bittiğini. Ne hissederdiniz? Burada önemli olan duygu ve düşünceleriniz.Boşluk diyecektir bir çok kişi ya da hiçlik.Aynı şeylere benziyorlar ama aslında değiller. Bizim dilimizde ve düşüncelerimizde şöyle bir sorun var.Belki de zekamızdan kaynaklanıyor.Aslında bilemeyeceğimiz, yani olması imkansız olan şeylerden sonraki hislerimiz hakkında tahminlerimiz var.Bunlar yanlış da diyemiyoruz doğru da.Bazı fikirlerimiz kitaplardan, bazıları kıyamet filmlerinden, bazıları mahalle dedikodularından geliyor.Bir çok faklı neden de olabilir tabiki. doğduğumuzda kelimeleri başkalarından duyarak öğrenmemiz ve doğuştan gelen fikirlerin olmaması bunu kolaylaştırıyor.

Bilmediğimiz şeyden korkarız.Yani korkunun kaynağı genel olarak bilgisizliktir.Aslında bu gibi kıyamet senaryolarından korktuğumuz için beynimiz otomatik olarak düşünürken korkmaktadır (çünkü ne olacağını bilmiyoruz) Buna dayanarak bir bilinmezlik ortaya çıkabiliyor.Tahminlerimiz de boşluk, hiçlik gibi belirsiz kavramlar oluyor genellikle.Mantıklı düşünememenin bir sonucu.Aslına bakarsanız, her şey bir anda sona erse, kim mantıklı düşünebilir ki? Ya da düşünebilecek birisi kalır mı?

14 Ağustos 2012 Salı

Yalnız Günün Biri

Her sabah uyanırsın ilginç bir dünyaya.Yeni uyandığın için rahatlık vardır ve şaşkınsındır, rüyadan çıkmış halde... Belki yüzünü yıkarsın amaçsızca, belki yatağını toplarsın tek başına...

Öğlen olur, yorgunluk tekrar basar.Elektronik aletlerle ilgilenirsin, bulamadıysan okuyacak bir kaç satır cümle ararsın.Belki bir kitap, belki bir defter...

Akşam daha zinde hissedersin kendini.Spor yapmak ilgini çekmektedir.Gittikçe hızlanan gün geçişinde fark edersin ki, yıllar da böyle geçmekte, sessiz ve süratli...

Gece olur, sessizlik başlar.Kimileri uyumaya giderken evlerine, kimileri yeni uyanmış gibi hissetmektedir.Sen arada kaldığını hissedersin, düşüncelerin bir anda karmaşıklaşır.Her şey üstüne gelmeye başlar.Biraz durur, evine gidersin.

Geceyi geçer gün... .Uykun gelmez.Belki yazı yazmak istiyor canım diye düşünür, eline alırsın kağıdı,kalemi.. Elin varmaz yazmaya.Ya da yazar yazar silersin.Kitap okumaya çalışırsın, canın sıkılır.Yine alırsın eline telefonu,bilgisayarı, kurcalarsın boş boş bakarak ekranına...

Yatağa geçersin Sabaha doğru.Hissiz bir şekilde gözlerini tavana dikersin.Ne gözlerin kapanır o sıra, ne yüreğin..Döner, durursun yatağına.Sonunda fark etmeden uyuya kalırsın ama ne uyuma...Bir kaç saat sonra tekrar uyanırsın, bir bakmışsın ki sabah olmuş.Yine aptal bir gün başlıyor, günaydın dersin hayata...

Buna "yalnızlık" denir dünya lugatında.Yalnız kalabalıklar, kalabalık yalnızlıklar şeklinde sürüp gider bu macera.Yalnızsındır... Yalnızca, yalnızsındır...

Merhaba

Belki yıllar sonra dönüp okuyacağım bu yazımı.Yavaşça gülümseyeceğim ve vay be diyeceğim, ne kadar da basit düşünmüşüm...

Bir blogcu olmak, anarşist olmak demektir.Eleştrileri korkmadan yapabilmek demektir.Her şeyden önce açık sözlü olmayı gerektirir.

Merhaba, bugün öğrendiğim şey gülümsemek ve yeni şeyler deneyip hayata devam edebilmek.Bugün 14 Ağustos 2012 Salı.Saat 01:18 i gösteriyor.Bugün belki de bir dönüm noktası olacak benim için.Düşüncelerimi,bilgileri ve beğendiğim şeyleri sizlerle paylaşacağım. İyi geceler...

Ilgaz Onur Taş