21 Eylül 2015 Pazartesi

Katiller

Sokaklarda yürüyorum her gün
Yılmadan, yorulmadan.
Görüyorum.

İnsanlar var.
Katillerin arasından geçiyorum.
Biliyorum,
Hepiniz katilsiniz.

Yürüyorum
Adım adım.
Karanlık köşelerde bir yudum su
Bir damla ölüm ezgisi.
İnsanlar katil, gariplikleri bundan
Adım adım yürürken,
Soluğunuzu ciğerlerimde hissediyorum.

Sakın,
Ölü taklidi yapmayın.
Kıyıya çarpan o ikiyüzler,
Kravatlarınız kan kırmızısı,
Eller yine alkış tutuyor.
Eller yine kana boğulmuş.

Sakince inceliyorum sizi yürürken,
Bilerek.
Siz ise,durmadan öldürüyorsunuz
Katiller!

Bu yeni değil.
Her zaman katildiniz
Ve ben
Her zaman yürüdüm aranızdan,
Sizden utanarak.

Gözlerinize baktım
Sizin gözlerinize, katiller!
Bilmiyormuşum gibi
Sırıttınız

Ve öldürmeye devam ettiniz.

2 Ağustos 2015 Pazar

Kırmızı

Bir küçük çocuğun heyecanla gülerek attığı çığlıklar,
Gökyüzüne binbir umutla bırakılan gözyaşları
Onlardan kaçan dilek balonları...

"Sonuç yok yalnızlıkta demişler."

Ve havada sessizce uçuşan
Vişne kırmızısı rujlu bir kadının atkısına dair ne varsa,
Yazılmış bugüne kadar...

Yalnız uluyan bir kurt kadar ağır
Gökkuşağının çehrelerde ilk ve son oluşu..
Kendi ağıdıyla beslenen acılı bir anne,
Ve kan kırmızısı yağmurlara dair ne varsa,
Yazılmış bugüne kadar...

İki şairi bir araya getiremeyen sahte dolunaylara
Sonsuza kadar kütüphanede çürümeye mahkum edilmiş bir kitaba benzeyen
Ve şişenin içinde duramayan bir kadeh şarap kırmızısına dair ne varsa
Yazılmış bugüne kadar...

Soğuğu en içten hisseden insanlar...
Yalnız gözlerinde bir sevda
Dudaklarında bir temsili öpücük.
Ve şöminede adeta bir şovalye haline gelmiş
Ateş kırmızısına dair ne varsa
Yazılmış bugüne kadar...


21 Mayıs 2015 Perşembe

Sahipsiz Mektup

Yine konuştuk birbirimizle, sen yüzündeki gülümsemelerle öyle mesajlar verdin ki bana, gözlerine mi vurulsam dudaklarına mı, bilemedim

Her zamanki gibi güzeldi saçların. Biliyorum, her dokunduğunda saçlarına beni düşünüyorsun, nasıl dokunduğumu, nasıl kıyamadığımı. Ben de seni düşünüyorum her adım attığımda, her nefes alışımda ve her yaşama dair düşündüğümde.

Suskun kaldık kimi zaman, sadece gözlerine takılıp kaldım o zamanlarda, bir yandan kalp atışlarımı hızlandırırken, bir yandan zihnimi dinlendirdin yalnızca bana bakarak.

Hep beni sev istedim, damarlarına yüklenen o adrenalin hiç bitmesin ve yalnızca benim ol istedim. Her sarıldığımda yalnızca bunu anlatmak istedim sana. Her öptüğümde seni, yıldırımlar çarpsın yeryüzünde istedim, tıpkı o anda çarpıldığım gibi sana...

Utangaçlığımızın en özel anlarında kendimi seninle tanıdım ben. Nabzımın yavaşça hızlanmasının sebebiydin, kimsenin belki de hiçbir zaman bilmeyeceği, yalnızca bunu okurken seni gülümseten o anlar benim yaşama sebebim oldu bazen.

Yalınlaşmış bir fırtına gibiydin konuşmanda, Dudaklarının arasından çıkan her söz, seni sonsuza kadar dinleyebileceğimi düşündürüyordu bana. Bilirsin, bir şeyler anlatmayı çok severim, sen de dinlemeyi seversin benim aksime. İşin boyutunu düşün işte, yalnızca sen...

Gülümsemenden bahsetmeyi unutmadım merak etme, ona yazacak kelimeler bulamıyorum. Aşka dair ne varsa yetiştirir gibi büyüttüm gülümsemeni gözümde, haksız mıyım peki? Aşkta hak mı olur? hak, adalet, eşitlik. Bunlar aşkta olmaz, aşkta gökkuşakları vardır, istemesek de gözyaşları vardır. Minik bir kedinin süt içişindeki o saf mutluluk vardır aşkta.

Senden bir kesit alıp kitaplara doldurdum sevgimi, yıldızlara kazıdım. Adı sanı duyulmamış topraklardaki insanlar güzelliğinden bahsediyor şimdi, yüzlerce kişi düşünüyor benimle birlikte seni.
Sahi, ya mektubun sahibi?



9 Mayıs 2015 Cumartesi

Özgürlük Şarkıları


(Fotoğraf: Joel Robinson)


Kuşları düşündüm geçenlerde özgürlük şarkıları çalarken
ve yürüdüm herkes gibi
Binaların çatılarında, ara sokaklarda arandım
Kıpkızıl güneşi düşündüm sonra ağıtlar yakarken
ve ağladım herkes gibi
Zihnimin karanlık köşelerinde bir gram zehir aradım.

Yaşamın doruk noktasındaki o bilindik kokuları bilirim
Umutsuzluğun olduğu o meçhul an var ya..
Umutsuzluk nedir ki, bir damla suyun istediği denizlere varamamaması mı?
yoksa aşkın sağduyusuna kapılıp yeryüzünü izlemek mi dalgın bakışlarla...

Neden yeryüzünü izler ki insan gökyüzü varken?

Yavaş adımlarla benliğime yürüdüm geçenlerde özgürlük şarkıları çalarken
Kendini bulmak savaşına katıldım herkes gibi
Kimi zaman uzaya gitti aklım, kimi zaman dünyanın çekirdeğine
yaşadığı yeri sevmek böyle bir şey olsa gerek dedim
Ardından dans ettim gölgemle kimseler görmez iken
Faili meçhul halde hırsımı öldürdüm
ve şarkılarını çaldım özgürlüğün.





4 Mayıs 2015 Pazartesi

Derin Mavi Çocuk'un Anlamı

Merhaba herkese, blogu açalı yaklaşık üç yıl oluyor. Bu hafta (7 Mayıs) on sekiz yaşını doldurmuş olacağım ve derin mavi çocuk ismindeki çocuk yalnızca sembolik kalacak :) İşin şakası bir yana, üç yıldır merak edilen DERİN MAVİ ÇOCUK'un anlamını sizlere açıklamak istedim. İlk anda tahmin edilen genelde göz rengimden dolayı mavi yazdığım oluyor. Ancak durum böyle değil. Çok daha derin bir anlamı var :)

Tarihte biraz geriye gidelim. 10 Şubat 1996. O dönemin en büyük satranç ustası Kasparov yine o dönemin en donanımlı satranç makinesiyle karşı karşıya. İnsan vs Makine olayının ilk aşamaları. Satranç makinesinin adı DEEP BLUE (türkçe: DERİN MAVİ) IBM şirketinin 1985 yılında geliştirmeye başladığı bir bilgisayar. 1996 yılında oynanan maçlar sonucu Kasparov 4-2 kazanıyor. Bir sonraki yıl olan 1997'de, tuhaf bir tesadüfle içinde bu yazı yazılırken içinde bulunduğumuz ve benim doğduğum günü de kapsayan mayısın ilk iki haftasında geçmiş bir yılda tekrar geliştirilen Derin Mavi, Kasparov'la bir kez daha aynı masaya oturuyor. Tarih 3 Mayıs 1997. İlk oyunu Kasparov kazanıyor. 1997 Mayısının 4-6-7-10 ve 11. günlerinde yapılan devam oyunları sonucunda dünya tarihinde ilk kez, bir büyükusta, normal oyun şartları içerisinde bir makineye yeniliyor. İki oyunu Derin Mavi kazanıyor, bir oyunu Kasparov ve üç oyun berabere bitiyor. Sonuçta 3½–2½  biten seri maçlarında isminden esinlendiğim Derin Mavi, imkansız gibi görünen bir başarı elde ediyor. Yapay zekanın en vurucu gelişmelerinden biri olan bu olayın devamında robotların-makinelerin çok büyük bir ivmeyle gelişmesi ve belki de ilerde egemenliği insanoğlunun elinden alması şeklinde sonuçlanacak olan döngünün en başlarında yer alması beni etkilemiştir.



Ek bilgi, vikipediKasparov 2. oyunun 37.Be4 hamlesinde Deep Blue'ya insanlar tarafından müdahale edilerek yardım edildiğini iddia etti. Çünkü böyle bir durumda bir bilgisayarın 37.Qb6 hamlesini yaparak bir piyon kazanma eğiliminde olması bekleniyordu ve bu beklentisi pek çok satranç otoritesi tarafından da onaylandı. Fakat IBM bu iddiayı ve Kasparov'un yeniden maç önerisini reddederek Deep Blue projesini sona erdirdiBu nedenle IBM kendini bu durumda aklanmış gösterememiştir.


Derin Mavi Çocuk'un birden fazla anlamı var. Birisi az önce bahsettiğim makine vs. insan karşılaşmasının dünya ve bilimin gelişmesindeki önemi. Bir diğeri ise Türkçe anlamları. Derin, akla ilk gelen anlamıyla da kullanılabilir. Felsefenin diğer bir tanımı olarak suyu değil, suyun yüzeyinin altını görmek, derinlerine ulaşmak fikrinin bir destekçisi olarak kullanıldı Derin. Elbette mavi sevdiğim bir renk, özgürlüğü temsil eden denizlerin ve gökyüzünün rengi olduğu için de kullandım. Çocuk kelimesini ise, yine felsefeden yola çıkacak olursak, soru sormanın en güzel örneğini verenler olarak düşündüm.. Saflık, en içten gelen merak duygusunun kaybolmamışlığı ve sonsuza dek çocuk merakıyla yaşayabilme hedefiyle beyaz sayfalara özgür düşüncemi katmak için kullandım. Bütün bunları birleştirecek olursak, yukarıda anlattığım tüm şeyler birbirini tamamlayacak şekilde anlamsal olarak bağlantılı. İşte, Derin Mavi Çocuk'un anlamı bunlardan geliyor.

Kaynaklar:
http://en.wikipedia.org/wiki/Deep_Blue_(chess_computer)#cite_note-1
http://tr.wikipedia.org/wiki/Deep_Blue
http://www-03.ibm.com/ibm/history/ibm100/us/en/icons/deepblue/
http://en.wikipedia.org/wiki/Deep_Blue_versus_Garry_Kasparov
http://www.chessgames.com/perl/chessplayer?pid=29912

11 Şubat 2015 Çarşamba

Sözcükler

yine çevirdi insanlar sayfaları
her zamanki gibi..

çoğu okuduğu satırlar üzerine düşünmedi bile.

ödev için okuyanlar,
okumaktan zevk alanlar,
bir amaç uğruna okuyanlar,
öyle ya da böyle, okudu insanlar.

satırları yalnız hayatlarında sığınak sandı kimi,
tebessümle geçip kitapların karşısına,
acıyla gözleri dolanlar oldu.
bir roman karakterine dönüşmek istedi insanlar
onlardan bir gram pay koparabilmek..
ve bu yüzden çevirdiler sayfaları.

öyle metinler buldular ki okurken
aşkla çizdiler dizelerin altını, aşık oldular yazarına
bir yerlerde şiirler,
bir yerlerde kitaplar yazıldı.
yazan da, okuyan da yalnız yaptı işini.
ardından çevirdi durdu yalnızlar sayfaları, sessizce...

açtılar kapağı o ilk heyecanla insanlar.
her bir harf heyecan kattı durgun yaşamlarına
yepyeni dünyalar kurup, yepyeni kişiler tanıdılar
gerçek olmadıklarını bilseler bile,
bir kartal misali
özgürlüklere kanat açtılar.

ve birileri yazar durmadan.
belki okunur, belki okunmaz
yazan da çevirdi sayfaları sonunda, okuyan da
tamamen kendi başlarına

aslında hep yazdı birileri
ve hep okundu o başka sözcükler,
şu an olduğu gibi...

28.12.2014 / 21.20