20 Kasım 2012 Salı

Bir Tutam Mutluluk



Aslında insan mutludur.Neler olursa olsun, neler yaşarsa yaşasın.Aşık mı oldun? Mutlusun, Yeni mi ayrıldın sevgilinden? Mutlusun.Yeter ki o mutluluğu keşfet içinde.Herkesin hayatta mutlu olduğu ve olmadığı anlar vardır.Değişen sadece şartlar.İçindeki mutluluk tamamen aynı.Onu keşfettiğin zaman mutlu olamayacağın zaman yok. Kendini kandırma ve çık karanlığın içinden.Mutlusun !

Aşık olmadan da mutlu olabiliyorsun.Yalnızlığın o tatsız kokusuz huzurunun tadına varabildiğin sürece de mutlusun...ve istemeden de olsa, düşünmüyorsun hiçbir şeyi.Mesela telefonunu rahatça bir yerlerde unutabiliyorsun.Sürekli Twitter'da Facebook'ta birilerinin profiline bakmak zorunda değilsin.Dert yok, tasa yok.Ne kadar da harika aslında değil mi? Bunlar güzel yanları yalnızlığın.Eğer mutlu olmak isteyen bir yalnızsanız bunlar size göre cümleler...

Ancak şöyle bir gerçek de var ki, aşkın tadına varmış bir insan uzun süre yalnızlığa alışamıyor.Çünkü aşk, eğer karşılıklıysa verdiği haz kelimelere sığmıyor. Mutluluğun tanımı, karşınızdakinin isminden ibaret oluyor.Ne zaman tatlı bir kuş cıvıltısı duysanız, aklınıza o geliyor.Ne zaman bir insanın güldüğünü görseniz, aklınıza o geliyor.Bundan daha büyük bir mutluluk olabilir mi? Aşık bir insanın hayattan anladığı da budur işte, çoğul mutluluk!

Eğer gerçek yaşanabilirse her koşulda mutlu olunabilir.Mutluluk sadece aşk değil, sadece yalnızlık değil.Aç bir insan için mutluluk, bir tutam ekmektir.Engelli bir insan için mutluluk, engelsiz hayata katılabilmesidir.Bir komedyen için mutluluk, insanları güldürebilmesidir.Dindar için mutluluk, inancını yaşayabilmesi, müzisyen için mutluluk müzik yapabilmesidir.Ne isterseniz, onu yaşadığınız zaman mutlu olursunuz.

"Mutluluk daima yakınımızdadır, yakalamak için çoğu zaman elimizi uzatmak yeter."

*George Sand



Bazen istediğiniz şeyler gerçekleşmez.Mutsuz hissedersiniz kendinizi.Ancak her zaman söylediğim bir söz vardır.Bir şeyi yeterince isterseniz, başınıza geldiğinde fazla acı çekmezsiniz.Bu da dolaylı olarak her şeyi pozitif görmenize yol açar.Mutluluğun pek de keskin görünmeyen sırlarından biri budur aslında.

Hayallerimiz

Hayaller... Çoğumuzu yaşama bağlayan umudun anahtarları.Görüş açımızın sınırlarına uzanan derin bir yolculuk. İnsan hayal kurmayı sever, hayal kurmayı özler, hayalsiz yaşanabileceği ihtimalini bile göremiyorum...


Çoğumuz yaşarız, ya da yaşadığımızı sanarız umarsızca.Peki bunu sağlayan nedir? Şimdiki anımız, geçmişe bağlı değil midir? Ve gelecek de şimdiki anımıza.Bu ilişkilerden yola çıkarak biliriz ki hayaller şekillendirir hayatımızı.Pek çoğu yıkılır hayallerin, boşa çıkar.Bunlardan elimizde kalan tek iyi şey ise, onu hayal de olsa yaşamamızdır.Rüyalar gibi, uyanmak istemeyiz güzel hayallerden ancak her şeyin bir sonu var.

Bazen ağlarız, hayallerimiz teker teker yıkılırken onları seyretmekten bıktığınızı haykırmak isteriz? Neden bazıları hayalleriyle yaşamın zirvesine çıkarken bazıları dibe batıyor? Çünkü hayallerinin yanında umudun olmazsa, bataklığın dibinde yerin hazırdır.Hayallerin mantıklı olması gerekmez ama sizi yaşama bağlayacak hiçbir şey olmazsa bunların gerçekleşebileceğini nasıl düşünebilirsiniz ki?

"Sanırım hayâl kurarken malzemeden çalıyoruz, çünkü sürekli yıkılıyor!"

*J.Christophe

Hiç unutmam bir hayalim yıkıldığı zamanki hislerimi.Ağır ağır üstüme yürüyen bir yalnızlığa ek olarak hüzün.Başarısızlığın vermiş olduğu o keskin nefret kokusu...

Yeni doğmuş bir kuşun uçamayacak olması gibidir bazı hayaller.Ya da yeni bir takımın şampiyonlar ligi şampiyonu olması.O an için imkansızdır ancak eninde sonunda gerçekleşebilirler.Yeterince gerçek hayaller kurarsak elbette gerçekleşebilir.Yoksa sağlam bir kuşun uçamaması için neden var mıdır? Sadece yeterince istemiyoruz.İnanmıyoruz.Hayal kurup bırakırsanız hiç bir işe yaramazlar.Onları gerçek hayata sokmazsanız hep birer hayalden ibaret olurlar ve size bir faydaları olmaz.

Her zaman bir hayali olmalı insanın.Hayalsiz insan, yapraksız bir ağaca benzer.Ne kadar temelde ağaç olursa olsun, yaprakları olmadan ne kadar yaşayabilir ki? Ne kadar güzel görünebilir ki? Yaprak çıkmayan ağaçlar için aynı şeyi dallara benzetebiliriz.Her zaman hayaller bizi aslında hayata bağlar.Yaşama sebebinizin olması, yaşamdan zevk almanıza yol açacaktır...

Hayallerinizi gerçekleştirmek için neler mi yapabilirsiniz? Aşağıdaki videoyu izlemelisiniz...





9 Kasım 2012 Cuma

Aşkın Sevgisi

İnsan nasıl aşık olur? Ne zaman, ne şartlarda aşık olur? Ya da sevmek diyelim daha genel biçimde.
Sevmek karşılıklı olmak zorunda değildir. Platonik aşk kavramını da bu yüzden reddediyorum.Aşk dediğin karşılıklıdır. Platonik sevgi kavramını benimsiyorum.

Sevmek nasıl olur? Bir bitkiyi,hayvanı ya da bir eşyayı sevmekten bahsetmiyorum. Aşkın sevgisinden bahsediyorum burada. Aşkın sevgisi öyle bir şeydir ki, ne kadar uzak durmaya çalışırsan o kadar yakınlaşırsın. Bakmamaya çalışırsın, görmemeye çalışırsın ancak her ikisi de başına gelir. Yavaş yavaş sevmeye başlarsın. Anlık çarpma sevgi değildir.Anlık sevgi, yani ilk görüşte aşk kavramı da burada mantıksızlık paradoksuna yakalanıyor.

Sevgi anlık olmaz, sevgi sindire sindire yerleşir beynimize. Yıllarca orada yaşayabilir.Sizin aklınızı kurcalayarak ve bazen de hayatı sevmenize sebep olacak şekilde mutasyona uğratır. Ancak gidişi o kadar zor olmayacaktır.Sevgi yıllarca beyninizde tutunduktan sonra tek bir şeyde silinebilir.Bu bir aldatma, ayrılık olabilir. Elbette izleri kalacaktır ama eskisi gibi sevmeyeceksiniz.Denemesi bedava.Tabi bilerek sevmeyi başarabilirseniz.Sevginin silinmesinden sonra kalan o boşluk hissi bundandır. Ne kadar severseniz sevin, eninde sonunda bitecektir.Hayatın gerçeği bu.Ondan sonra düşünmeye devam edersiniz.Kalbiniz hızla atmaya, belki de ağlamaya devam edersiniz. Fakat bunlar sadece alışkanlıklardır.Gözlemlerime göre, yeni aşklar bittikten sonraki ağlama seansları(!) uzun aşklara göre çok daha kısadır.Bunun nedeni sevginin yeterince yerleşememesidir beyne.

2 Kasım 2012 Cuma

Hayatı Sevmeyi Öğrenmek

İnsanlar görüyorum.Umursamazca yaşamlarını sürdürüyorlar.Tamamen monotonluk içerisinde yaşayıp gidiyorlar.Yaşamak denilebilir mi buna? Tartışılır...

Bir öğrenci okulu neden sever örneğin? Okulda sevdiği birisi, ya da bir şey varsa sever. Hayatımız da böyledir.Sevdiğimiz şeyler yapmazsak, sevdiklerimizle birlikte olmazsak, hayat çekilmez hale gelebilir.Monotonlaşır ve bir robot gibi yaşamayı sürdürürüz.Değişiklik olmadan, heyecan olmadan, aynı sıkıcı şeyler.Yeni şeyler denemeli insan.Hayatın akıcılığına kapılıp her sabah günaydın diye bağırabilmeli dünyaya.Kuşlarla şarkı söyleyip, rüzgarla dans edebilmeli.Buna hayatı sevmeyi öğrenmek diyoruz.İnsan hayatı sevmeden neyi sevebilir ki?


 Şu anda oturduğunuz yerden, hayatınızı göz önüne getirin.Ne kadar monotonsunuz? Severek yaptığınız kaç şey var? Bunları bir düşünün.Burası bir savaş meydanı .Moralsizler kaybediyor.Hayatı sevmeyenler, ona yenik düşüyor. Hayatı sevmek konusu ise basit kelimelerle anlatılamaz.O, yaşanılmaz bir dünyanın nasıl yaşanabilecek bir dünya haline getirildiğinin konusudur. Çırpındığınızı fark edin. Yine de aklınızın bir köşesinde, karşı koyan bir şeyler var. Ayağa kalkın.Hayattaki tüm kötülüklere direnin ve ayağa kalkıp savaşmaya başlayın ! Bu savaşta size hiç kimse yardım edemez.Tyler Durden'in Fight Club'da söylediği gibi;



"Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız...Bir amacımız yok; ne büyük savaş ne de büyük bir buhran yaşadık...Bizim savaşımız ruhani savaş... Ve bunalımımız kendi hayatlarımız..."




Hayatınızın değerini bilin. Bir kuşun, gökyüzünü sevdiği gibi sevin hayatı. Bir yaprağın ağacı sevdiği gibi 
sevin. Ona muhtacız. Bizi biz yapan şey, hayatımız. Bize en büyük armağan hayatlarımız. Onu seveceğimiz bir şeye dönüştürmezsek ne anlamı kalır bizler için?

1 Kasım 2012 Perşembe

Zamanı Ölçmek



Zamanı düşündüm bugün.Zaman, bizi yanıltabilecek o kadar çok şeyle dolu ki.. Biz, onu ölçmek için saatler,takvimler kullanırız.Ama hangisi çözümdür ki ölçümde? Hangisi doğru sonuç verir? 7 milyar insan olarak takvimlere,saatlere bağlı yaşıyoruz.İlkel kabileleri saymazsak tabi.

Hiç düşündünüz mü? Neden bir dakika altmış saniye? Ya da bir gün neden 24 saat? Güneşin batışı ve doğuşuna göre ayarlandığı söyleniyor.Peki o bir saniyelik süreyi hatırlayın.Saatinize bakın ve bir saniyenin geçişini izleyin.Neden bir saniye o kadar? Neden daha kısa ya da daha uzun değil? Birileri zamanında her şeyi kontrol ederek bazı şeylere karar vermiş.Biz de bunları uyguluyoruz.Acı verici bir gerçek olsada durum böyle.

Hepimiz biliriz.Bazı anlar kısa, bazı anlar uzun geçer. Sevdiklerinizle iken zamanın hızlıca akıp gittiğini fark edebilirsiniz.Oysa o sırada canı sıkılan bir insan için zaman iki kat uzun gelir.O halde zaman nasıl ölçülebilir ki? Şimdiki dakikaların herkeste ortak olduğu kanısı gerçekliğini yitirmez mi? Seven insan için bir saniye, bir dakikadan önemlidir.O heyecanla, zaman algımızı yitiririz.Zaman ölçülemez olur.Sürekli saate bakakalmak ve geçişini görmek zor iştir.Özellikle de saatler geçerken.Bir bakmışsınız, akrep de yelkovan da ilerlemiş.Bir bakmışsınız, daha da ilerlemiş.

Daha ne kadar dönüp duracağız zaman çemberinde? İlerlediğimizi sanıyoruz, etrafımıza bakıyoruz, zaman ilerlemiş.Ama insanlık ilerleyebiliyor mu? Zamanın bizi aldattığı kadar başka aldatan var mı bizi? Zamanınız, yaşadıklarınızla ölçülür.Saatlerle değil...