yıllar içinde geçmişe bakıp noktaları birleştirebilmek gibi
başarı derdi,
hatta en büyük yarışı kendinle olmaya dair
içini içine sığdırmayan hayallerin derdi.
baksa da gökyüzüne,
baksa da en tepelerine özgürlük için bağırdığın kalelerin,
hatta gitse de yamaçlarına,
bazen yutkunmak gerekir,
kabullenme niyetiyle bir palyaço gibi durmak gerekir.
insan hep böyle dertli midir?
bilmem ki,
bir kez geldim dünyaya.
insanın içinde bir koşucu var,
kazanabilir gibi hem de olimpiyatlarda,
ama koşamadığı zaman gelir,
zaman gider.
doğru anı beklemek derler kimi zaman adına,
hangi zamanın adına?
kimi zaman yalnızca beklemek olur adı,
zaman ise kendi kendine geçer gider kimseye danışmadan.
hangisi doğru hangisi yanlış?
bilmem ki
bir kez geldim dünyaya.
ancak ne zaman sönmüyor desen o zaman sönmüyor buluyorsun,
ne zaman yol gösterse zihnin o karşındaki derin kuyulara karşı
ve her şeye rağmen
asla bitmeyen bir haykırış sağlıyor.
özlem duymak mı bazı hislere,
istemek mi yoksa sıfırdan?
kaybetme korkusuyla riski özledim
bir yanda sevdiğim insanın olduğun yere yerleştiren kokusu
diğer yanda sevmediğim dünyaya karşı açtığım mobilize savaş
gökyüzünde birleşen uçurtmalar gördüğüm vakitte
ve bi ihtimal giden yol gittiği yeri bilmediğimde
belki alev hakkını verir
öyle mi olur?
bilmem ki,
bir kez geldim dünyaya.