22 Aralık 2013 Pazar

Aklın İnsan Tarafından Kullanımı Üzerine


DÜŞÜN-YAZ LİSE ÖĞRENCİLERİ ARASI
 FELSEFİ DENEME YAZMA YARIŞMASI
7  ARALIK 2013

“Aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin olmayış durumu ise, insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır. İşte bu ergin olmayışa insan kendi suçu ile düşmüştür; bunun nedenini de aklın kendisinde değil, fakat aklını başkasının kılavuzluğu ve yardımı olmaksızın kullanmak kararlılığını ve yürekliliğini gösteremeyen insanda aramalıdır. Aklını kendin kullanmak cesaretini göster!”

Immanuel Kant- Felsefe Yazıları “Aydınlanma Nedir”(1784), Türkçesi: Nejat Bozkurt –Felsefe Yazıları-1983


AKLIN İNSAN TARAFINDAN KULLANIMI ÜZERİNE

  17. yüzyıl filozoflarından John Locke, insan zihninin başlangıçtaki haline "tabula rasa", yani "boş levha" adını vermişti.İnsan geliştikçe ve değiştikçe 'tabula rasa'sı da değişmekteydi. Bilinmektedir ki insan zihninin gelişmesini ve değişmesini sağlayan, insanın kendisi dışında sonsuz sayıda etken var. Arkadaşlarımız, ailelerimiz, çevrelerimiz ve buna benzer bir çok etken, sürekli bizi 'dürtmekte' ve yaşantılarımızı değiştirmektedir.
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                       
  Soyut bir kavram olan 'akıl' optimum koşullarda insanın kendisi tarafından yönetilmektedir. Ancak insanlar, aldıkları eğitim, büyüdükleri yer, bulundukları ortam gibi bir çok değişkenin olumsuz etkileriyle sorgulamaktan ve düşünmekten uzakta kalmakta. Bu tür dış etkilere maruz kalıp da kendini zincirden koparabilmiş ve kendi aydınlanmalarını yaşayabilmiş insanlar, yaşadığı zaman için olmasa bile, her zaman gelecek kuşak toplumlarının gözünde örnek insan olabilmişlerdir. "İnsana olanlar değil, O insanın içinde olanlar önemlidir." der Louis Mann. İnsan, gerektiğinde otoriteye karşı gelebilmeli ve bir insan olarak duruşunu sergileyebilmelidir. Bunu yapabilmek için kendi aklını kullanma yürekliliğini gösterebilmeli. Kendi aklını yönetecek erginliğe erebilme durumu, özellikle günümüz şartlarında sanıldığı kadar kolay değildir. Kitle iletişim araçları ve sosyal medya, insanlara saniyelik bilgiler aktarabilmekte ve mutlak bir baskı anlayışını bilinçaltımıza yerleştirmektedir. Bilgi akış teknikleri, teknolojinin ilerlemesiyle yüzyıllardır değişmekte. Fakat bunu, Locke'un söz ettiği, her seferinde "sıfır" doğan zihnimize nasıl uyarlayacağız?
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                           
 Aristoteles'in insan doğasında bulunduğunu izah ettiği  "bilme eğilimi" Kant'ın aydınlanma anlayışıyla birlikte, aklı kendi başına kullanma sorumluluğu eklemekte. Bahsedilen bilme eğilimi, tutarlılık ve özerk akıl çerçevesinde ele alındığında ne kadar insanı kapsayabilecektir? Aristoteles'in "bilme eğilimi" yalnızca bilme isteğinden değil, bu isteğin sonuca varabilmesinden de oluşuyor. Özellikle bilme eğilimini kaybetmiş bir insanın, başkası tarafından kullanılabilmesi çok daha kolay olduğu için, insan doğasına döndükçe bilinci artar genellemesini yapabiliriz. Tersine, insan, doğasından uzaklaştıkça aklını kullanabilme yetisi de azalacaktır. Bunu bir örnekle şöyle açıklayabiliriz: "Bir çiftçi ürünlerinin veriminin neden azaldığını merak ederse araştırır.(bilme eğilimi) Sonunda ürünlerin azalmaması için çözümü bulur. Ancak merak etmez ise bunu fark eden 'kurnaz' birisi çiftçiyi zor duruma düşürecek şekilde onu yönlendirebilir ve bu yolla çiftçinin zararı katlanarak artar." Örnekte de görüldüğü üzere bilme eğilimini kaybetmiş insanlarda karanlık, bir diğer deyişle cehalet başlamaktadır. Bilme eğiliminden uzaklaşan insanlar, kaybetmeye başlarlar. Bu da cehaletin farklı bir sonucudur.

  İnsanın cehaletinin altında otoriteye karşı gelememesinin ve onları eleştirememesinin etkisi de azımsanmayacak kadar fazladır. Çünkü cehalet karanlıktır, teslim olmaktır. Cesaret gösterememektir. İnsan teslim olduğunda, yani aklını yalnız kendi tarafından yönetemediğinde dayatılan her şeyi kabullenir. Bir kukladan farkı yoktur artık. Bir kukla sorumluluk alamaz, düşünemez. Çünkü bağımsız değildir artık. Sorumluluk duygumuzun yıllar ilerledikçe arttığını hesaba katarsak (yaşlılık evresini saymamak gerekiyor), insan ne kadar gelişirse, o kadar az kuklalaşır. Sadece fiziksel mi olmalı bu değişim? Elbette hayır! İnsan özne olarak sorumluluğunu arttırdıkça olgunluğu da o kadar artacaktır.

  İnsan, aklını başkalarının yardımı olmaksızın kullanma cesaretini sonuna kadar gösterebilecek düzeye geldiğinde, kendi aydınlanmasını yaşayacaktır. İnsanlık, çağlar ilerledikçe kendisini sınırlayan olumsuz etkenlerin sayısındaki artışa rağmen onlara 'dur' deme yiğitliğini gösterdiği zaman aydınlanmanın eşiğinde olacak. Bu, önce insanın kendisinde başlar. Sokrates'in de söylediği gibi: "Dünyayı harekete geçirecek olan önce kendini harekete geçirsin." Daha sonra aydınlanma, etkileşimlerle beraber insanın çevresine yansıyacak, bu yansıma toplumlara varacaktır.

ILGAZ ONUR TAŞ

1 yorum: