Bazen an gelir, içindekini söyleyemezsin. Kelimeler
dudaklarından dökülmez. Boğazında bir düğüm toplanır. Yutkunman zorlaşır ve
gözlerin dolmaktadır. O anda nefes alamazsın, yazamaz,çizemezsin. Felç geçirmiş
gibi öylece durursun onun karşısında, acı çekersin...
Susarsın bazen, sadece susarsın.Anlamasını beklersin ondan
ama anlamaz, belki de anlayamaz.Senin onu düşündüğün kadar düşünmemektedir.Sana
verebileceği değer pek azdır onda.
İçinde fırtınalar kopar bazen, dışında ise martılar uçuşur,
derinlerdeki hislerinden kimsenin haberi
olmaz.Yağmur altında ağlayabilmek için yalvarırsın tanrıya... ya da
hissedebilmek için onun tenini...
Bazen ağlarsın, kalabalığın orta yerinde yalnızlığına
çekilip ağlarsın.Kimse duymuyormuş gibi ağlarsın, provasız,perdesiz bir oyundur
bu.İçindeki durgunluk bitmek tükenmeyen dalgalara dönüşüp kıyıya
vurmaktadır.Kıyıdaki insanlar seni fark edemediklerini fark etmişlerdir, ve sen
durursun...Durgunluğun nirvanasında kendini bulursun. Ve dersin ki, bazen
çığlık atmaktır susmak, bazen imkansızlıkları dile getirmektir susmak, ve en
çok da acı çekmektir susmak...
suskunluğundan bir şey anlamıyorsa karşındaki susarak attığın çığlıkların sesini yükseltmeli ve içine düştüğün tek kişilik dünyadan kurtulmalısın çünkü bazen her şeyi, alacağın tüm cevapları yok eden susman olabilir...
YanıtlaSil